Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal fobi çok yaygındır. Her 8 kişiden biri yaşamının bir bölümünde sosyal fobi yaşar. Sıklıkla ergenlik döneminde başlar ve kalabalık ortamlardan çok, küçük gruplarda başka insanlar tarafından incelenme korkusu çevresinde gelişir. Sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olur.

En yaygın görülen fobik ortamlar;

Biriyle tanışma, otorite durumundaki kişilerle birlikte olma, telefonla konuşma, misafir kabul etme, bir iş yaparken başkası tarafından izlenme, kendisine şaka yapılması, evde arkadaşlarla yemek yeme, aile üyeleriyle evde yemek yeme, başkalarının önünde yazı yazma, ,toplum içinde konuşma olabilir. Topluluk içinde kusma korkusu olabilir. Bazı kültürlerde göz teması kurmak özellikle zor olabilir. Tüm bu durumlar kişinin sosyal ortamlardan kaçınmasına, ağır olgularda tam bir sosyal çekilmeye neden olabilir. Kişinin ilişkilerinde, iş ve sosyal hayatında bozulmalara yol açabilir.  Yaşanılan yoğun kaygı bazı kişilerde panik atağa yola açabilir.

Sıklıkla bedende yaşanan belirtiler; çarpıntı, titreme, terleme, kaslarda gerginlik, karında huzursuzluk hissi, ağız kuruluğu, ateş basması ya da üşüme hissi, başta basınç hissi ya da baş ağrısıdır. Kişiler yaşadıkları belirtilerin dışarıdan fark edilebileceğini düşünerek utanç ya da küçük duruma düşmekten korkmaktadırlar. Bu korkularını yaşamamak için, bununla karşılaşabileceklerini düşündükleri ortamlara girmekten kaçınırlar.

Bu korku ve kaygılar bazı kişilerde belirgin durumlarda yaşanabileceği gibi ( topluluk karşısında konuşma, otorite karşısında konuşma vb.), bazı kişilerde de yaygın bir hal alabilir. Kişiler çoğu zaman yaşadığı kaygının abartılı ya da anlamsız olduğunu bilirler.

Araştırmalar Bilişsel Davranışçı Terapi’nin sosyal fobi tedavisinde en etkili terapi yöntemlerinden biri olduğunu göstermektedir. Bilişsel Davranışçı Terapide kişilerin kendi davranışları ve başkalarının bu davranışlarını yargıla­ma biçimlerine ilişkin işlevsel olmayan bazı düşünce ve inançları olduğu temel alınmaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi kişinin kaygılarına neden olan düşüncelerini ortaya çıkararak bunu işlevsel hale getirme üzerinde durur.

Sosyal fobi yaşayan kişi, sosyal ortamlarda başkalarına yönelik, kendi düşüncelerini doğrulayıcı davranışlara odaklanır. Normal sosyal etkileşimlerin olumsuz bir biçimde değerlendirilmesine ve bu da ortamın tehlikeli olarak algılanmasına neden olur. Örneğin toplum karşısında konuşma yapması gereken bir kişi “ hata yapacağım, yanlış bir şey söyleyeceğim, konuşmayı beceremeyeceğim, insanlar beni beğenmeyecekler, beni eleştirecekler, rezil olacağım, benimle ilişki kurmak istemeyecekler” gibi düşüncelere sahip olarak konuşmaya başladığında; etrafındaki kişilerin davranışlarını bu düşüncelerini destekler şekilde algılayacaktır. Konuşma esnasında grup içerisinde herhangi bir kişinin başka bir yöne bakıyor olmasını “beni beğenmedi, konuşmayı beceremiyorum vb” şeklinde yorumlayabilir. Bu yorumlamalar kişinin kaygısının iyice artmasına ve artan kaygı da performansının olumsuz etkilenmesine yol açacağından, kişinin kısır bir döngü içine girmesine neden olur. Ve bu kısır döngü olumsuz düşüncelerin daha fazla pekişmesine sebebiyet verir.

Bilişsel Davranışçı Terapide amaç; anksiyeteyi yani kaygıyı ortadan kaldırmak değildir. Kişinin yaşadığı bu yoğun kaygı ve korkuyla başa çıkma becerilerini kazandırmaktır. Böylelikle kişinin felaket senaryolarının gerçekleşmeyeceğini ona göstererek özgüven duygusunu oluşturmaktır.

Bu özgüven duygusunu oluşturmak amacıyla terapi sürecinde kişiye ihtiyaçları doğrultusunda bir takım davranışçı ödevler verilir.

Sosyal fobi tedavi edilmediği takdirde; kişinin iş, özel ve sosyal hayatındaki işlevselliğini önemli düzeyde kısıtlar ve zedeler. Kişinin bu alanlardaki performansını olumsuz etkiler. Kaçınma davranışında bulunan kişinin potansiyelini ortaya çıkarmasına engel olur. Bu durumda, mutlaka terapiye başvurulması önerilmektedir. Ancak çoğu zaman kişiler ilk tedavi girişimi için uzun yıllar beklemektedirler.

Uzm. Klinik Psikolog

Şeyda KUTSAL