Obsesif kompulsif bozukluk nedir?
Bir anksiyete yani kaygı bozukluğudur ve psikiyatrik rahatsızlıklar arasında en sık
rastlananlardan biridir. ‘Obsesyon’ ve ‘kompulsiyon’ kavramlarını tanımak, hastalığı tanımayı
kolaylaştıracaktır. Şöyle özetleyeyim: Obsesyon, zihne kontrol dışı hücum eden, saçma veya
gerçek dışı oldukları bilinse de zihinden uzaklaştırılamayan, kişiye huzursuzluk veren,
tekrarlayan, zorlayıcı düşüncelerdir. Kompulsiyon ise rahatsızlık veren bu tatsız, kaygı dolu
düşüncelerden uzaklaşmak için yapılan ve bazen sayısız kez tekrarlanan davranışlardır.
Bu rahatsızlığa daha sık kimlerde rastlanır?
Kadınlarda daha sık rastlanır ancak erkek hastalarda kadınlara oranla daha erken yaşlarda
görülebilir. Belirtiler genellikle ergenlik döneminde ve sıklıkla 20-25 yaş arasında ortaya
çıkmaya başlasa da çok daha erken yaşlarda, okul öncesi dönemde bile OKB belirtileri
görülebiliyor.
OKB hangi belirtilerle kendini gösterir?
Pek çok obsesyon türü var. Örneğin kan, tükürük, idrar vb. vücut salgılarından mikrop
kaparak hastalanmaktan korkmak, ‘bulaşma obsesyonu’ belirtisidir. Çok sık el yıkama, banyo
yapma, ev temizleme, kıyafet değiştirme gibi davranışlar bulaşma obsesyonunu engellemek
için yapılan temizlik kompulsiyonlarıdır. Bu kişiler umumi tuvaletleri kullanamaz, otel
odalarında kalamaz, doktor kontrollerinde sedyeye uzanırken bile büyük huzursuzluk yaşar,
tokalaşmak gibi temasları istemezler. Bazı vakalarda da aşırı tedbir alma ve kontrol
davranışları görülür. Bu da OKB’nin bir başka belirtisidir. Gerçekleşmesinden korktukları
felaketlere yönelik kuşkuları uzaklaştırmak için ocağı, ütüyü, kapıları, muslukları, prizleri
defalarca kontrol ederler. Bunların dışında cinsel obsesyonlar da vardır. Kişilerin aklına onları
rahatsız eden cinsel içerikli düşünceler gelse de bunlar düşünce sınırında kalır ve davranışa
dönüştürülmezler. Bir yakınına şiddet gösterme, zarar verme gibi obsesyonlar da benzer
belirtilerdendir. Mükemmeliyetçilik, düzenlilik ve simetri obsesyonlarına da sık rastlanır.
Kişiler mükemmel sonuca varmak için bazı davranışları çok yavaş yapabilir, düzenleme için
ayırdıkları zaman onları konu odağından uzaklaştırabilir. Tıraş olmak, giyinmek veya evi
toparlamak onlar için normalin çok üzerinde zaman alabilir.
Bu obsesyonları neler tetikler?
Obsesyonlar, stres altında güçlenirler. Zaman zaman hastalar kendilerini rahatlamış, OKB’den
kurtulmuş gibi hissedebilirler ancak düğün, doğum, iş değişikliği veya rahatsızlıklar gibi farklı
yaşam olaylarına bağlı tetiklenmeler olabilir. Bu etkenler hastalığı başlatmaz ama var olan
yatkınlığı ortaya çıkarabilir. Kişinin obsesyona yani takıntıya bağlı olarak yaptığı hatalı
değerlendirmeyi sağlıklı değerlendirmeyle değiştirmek, tedavide de etkili olacaktır.
Obsesif kompulsif bozukluk tanısı nasıl konur?
Hepimiz zaman zaman zihnimizi biraz yorar, bazı düşünceleri zihnimizde normalden fazla
evirip çeviririz. Temizliğe, düzene önem veren kişiler olabiliriz, ancak bu teşhisi koymak için
kişinin obsesyonlara ve kompulsiyonlara bağlı olarak işlevselliğinin ne oranda bozulduğuna,
yaşam kalitesinin ne kadar azaldığına bakılır. Takıntılar için ayrılan zamanın iş yaşamını, özel
yaşamı ne oranda tehdit ettiği önemlidir. Örneğin, hastalığın ilerlemiş evrelerinde saatler
süren banyolar veya çok sık el yıkamaya bağlı olarak ciltte açılan yaralarla karşılaşabiliyoruz.
Bazen de kişiler, rahatsız oldukları düşünceden uzaklaşmak ve tekrarlayan davranışları
sergilemek zorunda kalmamak için birtakım kaçınmalar geliştirir. Eve misafir geldikten sonra
tüm halı ve perdeleri yıkayan bir ev kadını, evine misafir çağırmaktan kaçınır. Veya banka
hesaplarından hatalı bir çekim yapılıp yapılmadığını kontrol etmek için bankamatiğin
önünden ayrılmayan, kapının kilidini kontrol etmekten uyku haline geçemeyen kişiler
olabilir.
Tedavide nasıl bir yol izlenmesi gerekir?
Araştırmalar, OKB belirtilerinin yardım alınmadan yani tedaviye başlanmadan, kendiliğinden
ortadan kalkmayacağını ve hatta güçlenmesi ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak
OKB hastalarının birçoğu yardım almakta gecikiyor ve düşük yaşam kalitesiyle, çaresizliklerle
hayatlarını sürdürüyor. Yardım talebinin çok geciktiği ve bazı kişilerin tedaviyi ömür boyu
ciddi bir dirençle reddettikleri de, araştırmaların verdiği sonuçlar arasında. OKB tedavisi ise
psikiyatri uzmanı tarafından konan tanının ardından ilaç ve psikoterapiyle sürdürülür. İlaçla
tedavi, takıntıları ve kompulsiyonları azaltırken hastalıkla baş etme konusundaki zorlukları
hafifletir. Ancak ilaç bırakıldığında belirtilerin geri gelme olasılığı yüksektir. İlaç tedavisine ek
olarak terapiden de faydalanıldığında, kişi, düşünce ve davranışların doğurduğu zorluklarla
mücadele etme becerileri kazanır. Terapilerle hedeflenen, öncelikle kişinin yaşadığını
anlaması, tanıması ve kendi tedavi sürecinin bir parçası olabilmesidir.
Bu nasıl sağlanıyor?
Şimdi “Aklınıza kırmızı bir fil getirmeyin, gözünüzün önüne gelmişse de o kırmızı fili
uzaklaştırın” desem, zihninize kırmızı filler hücum edecektir. Terapide bu önemli adımlardan
biridir. Kişi zihnine hücum eden düşünceleri kovmaya, zihninden uzaklaştırmaya çalıştıkça
bunlar artarak sıkıntı vermeye devam edecektir. Hastalar, takıldıkları konularda sürekli olarak
yakınlarına sorular sorarak, internette araştırma yaparak rahatlamaya çalışırlar. Gerçekten
rahatladıklarını da düşünebilirler ancak bu rahatlama geçicidir. Olumsuz düşünceler kısa süre
içinde yeniden hücum edecektir. Zihinde dönen gerçek dışı düşünceye geçici rahatlık
sağlayacak bir yol bulunduğunda nötrleşme sağlanmış olur ama bu, hastalığı olumsuz yönde
tetikler. Tedavi sürecine kişinin yakınlarının da dahil edilmesi faydalı olabilir. Obsesyonları
olan biri, yakınındakilere “Elin oraya değmedi, değil mi?”, “Arabayla kimseye çarpmadık,
değil mi?”, “Kapının alarmını kurmuştuk, değil mi?” gibi sorular sorar; bunlara son bir kez
yanıt verilmeli ve sonrasında “Bunu yanıtlamıştım” denerek konu kapatılmalıdır. Yakınların
hastalığı tanıyor ve pekiştirici davranışlar sergiliyor olması önemlidir. Düşünceleri kovmaya
ve mantıksız bir düşünceye mantıklı yanıtlar aramaya çalışmak faydalı olmayacaktır. Bunun
yerine düşüncelerdeki çarpıklıklar üzerine çalışılmalı, yakınlardan gelecek geçici telkinler
yerine kişinin düşünceleri üzerinde bilinçli hakimiyet kurulmalıdır. Son olarak, gün içinde
zihnimizden sayısız düşünce geçtiğini unutmayalım; bir düşünceye biraz fazla takıldığımızda
bunu her zaman OKB sanmayalım ama sözünü ettiğim belirtiler arasında tanıdık örneklerle
karşılaşanların değerlendirilmek üzere başvuru yapması anlamlı olacaktır.
Selin AKTAŞ
Uzm. Klinik Psikolog
Birey, Aile ve Çift Terapisti